Epey oldu yazmayalı... Zor bir haftaydı. Birincisi blog dünyasını geç keşfeden birisi olarak bloglarda aktarılanlar, yazılanlar karşısında bakakalıyorum. Gece geç saatlere kadar yazılanları okumaktan, blog blog gezmekten kendimi alamıyorum. Engin bir derya, ilginç ve çekici.
Diğer konu, bu kadar çok blog gezince okuduklarım ve gördüklerim sayesinde, olan biten türlü şeylere de tanık oluyorum. Blog gezmek blog yazarının dünyasına -hadi dünyasına değil de dünyasının bir bölümüne, bize aktardığı bölümüne diyelim- bir göz atmak bir anlamda. Çok samimice yazılmış duygu aktarımları olduğu gibi, yapmacık ve eğreti, can sıkıcı ifadelere de rastlıyorum. Bunu yadırgamıyorum aslında. İnsanlık halleri bunlar, ayrıca herkes hayatının bir bölümünde bu hallere düşebilir.
Birbirinden farklı farklı kimlikte, yapıda ve yaşta insanlar birbirinin yazdıklarını okuyor, ilgilerini paylaşıyor hatta yardımlaşıyorlar iletişim kurarak. Bu hoşuma giden bir şey oldu blog dünyasında. Belki gerçek yaşamda birbirinin yüzüne bile bakmayacak olanlar bu ortamda birbiriyle paylaşım içinde olabiliyorlar.
Lafı getirmek istediğim bir yer var, ama işte sözü dolandırıp duruyorum: Geçenlerde bir blogda bir annenin çok sevdiği çocuğunu kaybettiğini okudum. Anladığım kadarıyla çocuk bir süredir hastaydı ve tedavi görüyordu yani beklenen bir ölümdü. Çok etkilendim bundan ve eminim pek çoğunuzun da hissedeceği gibi, bayağı üzüldüm. O gece uyuyamadım. Kendi kendime de söylendim "melankoli yaratıyorsun kendine" dedim. Üzerinden bir kaç gün geçmişti ki çok sevdiğim bir yaşlı dostumun ölüm haberiyle sarsıldım. Bu yaşlı dostumun da bir hastalığı vardı, zaman zaman tedavi görüyordu fakat bu kadar çabuk beklenmiyordu ölümü.
Yazdığım son cümleyi kendim okuduğumda içimdeki ses "hadi ordan, bal gibi de bekleniyordu işte, kendine mazaretler yaratma" diyor. Bilinçaltım sanki beni uyarırcasına bir kaç gün önce bir blogda rastladığım bir ölüm haberini benim düşüncelerime yerleştirip unutturmayarak aslında beni ikaz etmek istemişti belki de. "Hadi davran, senin de her an kaybedebileceğin bir arkadaşın var, ara sor onu" demişti bana. Alamadım bu mesajı.
Çok üzgünüm, çok. Anlatacak kelime bulamıyorum. Keşke onu son bir kez daha görebilseydim. Son günlerinde onu aramadığım için kendimi kötü hissediyorum.
İşte burada söz bitiyor.